Barış Süreci ve Değişen Toplumsal Duyarlılık
TERCAN ATILĞAN

Barış Süreci ve Değişen Toplumsal Duyarlılık

Bu içerik 50 kez okundu.

“Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın” sözü, Türkiye’nin son birkaç on yıllık siyasi tarihinde belki de en çok yankı uyandıran, en çok tartışılan ve en çok içselleştirilen cümlelerden biri haline geldi. Bugün bir kez daha Türkiye'de barış süreci konuşuluyor. Siyasetçiler, kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları ve en önemlisi halk, bir kez daha barışa dair umutlarını dile getiriyor. Bu süreçte yeniden dillendirilen ortak bir temenni var: Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın.

Ancak bu cümle, bugün olduğu gibi her zaman alkışlarla karşılanmadı. Hafızalarımızı 26 yıl öncesine, 1999 yılına götürdüğümüzde, dönemin Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Batman milletvekili adayı Eşref Tarhan’ın bu sözleri söylediğinde ne kadar büyük bir cesaret örneği sergilediğini görebiliriz.

Cesaretin Adı: Eşref Tarhan

1999 genel seçimlerinde Batman’da CHP’den milletvekili adayı olan Eşref Tarhan, o dönem yaptığı konuşmalarda “Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın” dediğinde, birçok kesim tarafından hedef haline getirildi. Dönemin kutuplaşmış siyasal atmosferinde, barışı ve insani duyguları dillendirmek bile "terör yanlısı olmakla", "devlet düşmanı olmakla" suçlanabiliyordu.

Eşref Tarhan, o günlerde halkın vicdanını temsil etmeye çalıştı. Barışa dair sözleriyle, Türkiye'nin farklı bir yola girmesi gerektiğini savundu. Ama ne yazık ki, söyledikleri anlaşılmadı. Belki zamanı erkendi, belki toplum henüz hazır değildi. Ama bugün dönüp baktığımızda, onun söylediklerinin ne kadar haklı ve insani olduğunu daha iyi anlıyoruz.

Türkiye'nin Acılı Yılları

1990’lı yıllar, Türkiye’de güvenlik politikalarının yoğunlaştığı, çatışmaların ve kayıpların günlük yaşamın bir parçası haline geldiği karanlık yıllardı. Doğuda çocuklar okula değil, cenazelere gidiyordu. Analar, oğullarını bir daha geri dönmeyecek şekilde askere uğurluyor ya da çatışmalarda evlatlarını kaybediyordu. Her iki tarafta da insan acısı vardı. Ve bu acı, siyasetin gölgesinde görünmez kılınmaya çalışılıyordu.

Toplumun büyük çoğunluğu, yaşanan bu acıların sona ermesini istiyordu ama kimse bunu yüksek sesle dile getirme cesaretini gösteremiyordu. İşte tam da bu noktada, Eşref Tarhan gibi isimler, halkın yüreğinde bastırılan acının tercümanı oldu.

Bugün Geldiğimiz Nokta

Aradan geçen 26 yılın ardından Türkiye bir kez daha barışı konuşuyor. Artık sadece bir kesimin değil, toplumun tamamının ortak dileği haline geldi bu söz: “Çocuklar ölmesin, analar ağlamasın.” Bu söz, artık bir siyasi görüşü değil, insan olmanın en temel vicdani sesini temsil ediyor. Meclisteki farklı partiler, toplumun her kesimi, sanatçılar, kanaat önderleri aynı temennide birleşiyor.

Bu değişim, toplumsal hafızanın nasıl dönüştüğünün de bir göstergesidir. Artık insanlar geçmişin hatalarından ders çıkarmaya daha açık. Barışın kolay olmadığını, ama imkânsız da olmadığını biliyoruz. Çünkü savaşlarda kazanan olmaz; sadece daha çok yoksulluk, daha çok gözyaşı ve daha fazla mezar taşı kalır geride.

Barışın Mimarları Sessiz Kahramanlardır

Barış, sadece masalarda imzalanan anlaşmalarla sağlanmaz. Barış, vicdanlı insanların bir araya gelip konuşmasıyla, geçmişin yaralarını kabul etmesiyle, halkın değişimi talep etmesiyle mümkün olur. Eşref Tarhan gibi sessiz kahramanlar, bu değişimin ilk tohumlarını atanlardır.

Bugün artık o tohumlar filizleniyor. Gençler, geleceği savaşla değil, birlikte yaşama umuduyla kurmak istiyor. Kadınlar, çocuklarını cepheye değil, okula göndermek istiyor. Analar, artık ağlamak değil, evlatlarıyla mutlu bir gelecek kurmak istiyor.

Sonuç Olarak...

Barış, bir süreçtir. Bu sürecin sancıları da olacaktır, sabır gerektiren dönemleri de. Ama barışın kalıcı hale gelmesi içi

Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
BELEDİYEDEN TALEP ETTİLER, ÇÖZÜM BULDULAR
BELEDİYEDEN TALEP ETTİLER, ÇÖZÜM BULDULAR
Çatı yangınında 8 araç ve 30 itfaiye personeli görev aldı
Çatı yangınında 8 araç ve 30 itfaiye personeli görev aldı